Turizm, Otel, Tatil, Seyahat ve bu konudaki tüm yatırımlarınız için, içtenlikle yardımcı olmak isterim.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde eski yıl gitmek için son hazırlıklarını yapıyor ve çözemediği sorunlara gözyaşları döküyordu. Belki de bu sorunları, yeni doğan o taze yıla devretmeme duygularıyla ızdırap çekiyordu ama tüm çabalarına rağmen çözemediği bu sorunları henüz dünyaya gelmek üzere olan ve hiçbir şeyden haberi olmayan, günahsız, tecrübesiz, tertemiz ve adı 2010 olan yıla devretmek üzereydi. İşte bu duygular içinde ayrılma zamanı gelen eski yıl bir daha dönmemek üzere son yolculuğuna çıkıyordu. Ama yanında, ne bir dostu, ne bir arkadaşı nede bir uğurlayıcısı vardı. Bir yıl önce milyarca insanın daha gelmeden aylar öncesi sokaklarda, mağazalarda, eğlence yerlerinde hatta evlerinde “hoş geldin 2009” yazılarıyla karşıladığı o yıl çoktan eskimiş, yaşlanmış ve yüzüne bakılmaz olmuştu. Ve bu yaşlı yılın gözüne baka, baka “ Artık git. Senden usandık, senden bıktık, hemen git.” deniyordu. Ne acı, ne hüzünlü, ne ayıp değil mi? Neden bu kadar vefasız, neden bu kadar duyarsızız? Bir yıl boyunca gecesiyle, gündüzüyle, baharıyla, yazıyla bize hizmet eden bu yılın suçu neydi? Çok duygusal değilimdir ama başlığımda yazdığım gibi gidenler beni hep üzmüştür. Bazen 4–5 gün kalan misafirlerimizle bile vedalaşırken gözlerim buğulanarak hüzünlü duyguların baskısı altına giriyorum. İçimden bu misafirlerimizi belki tekrar göremeyeceğim hissine kapılıyorum. Ve bazen öyle de oluyor. Bir yıl önce gelip, böyle özel günlerde tanıştığımız, eğlendirdiğimiz pek çok misafirimizden aldığımız ayrılık haberleriyle üzülüyoruz. Bazılarının telefonlarına ulaşmak istediğimizde “o artık rahmetli oldu” cümleleriyle de morallerimiz bozuluyor ve hayat böyle bir şeymiş diye mırıldanıyoruz.
Turizm mesleğinin vazgeçilmez şartlarından birisi de hoşça karşılayıp, hoşnut bir şekilde uğurlamaktır. Bu sebeple de yeni bir yıla girerken, eskisinin de hoşça uğurlanmasını isterdik ve onu biraz da taltif ederek “seninle hoş günlerimiz geçti, sende evlendik, sende eğlendik. Seni belki yüzlerce defa yazdık, okuduk, senli tarihte çocuğumuz doğdu, belki aileden bir kaybımız oldu ama acısıyla, tatlısıyla 365 gün bizimle oldun” diyerek onurlandırsak. Güle, güle desek, yolun açık olsun desek, arkasından su döksek. “ 10.9.8.7… diye sayarken hep bir ağızdan “ teşekkürler eski yıl, hoş geldin yeni yıl “desek hoş olmaz mı? Tabiî ki bu benim düşüncem. Diyebilirsiniz ki “biz o eski yıla karşı geçen yıl aynı saat ve dakikada tüm görevlerimizi yaptık. Çam ağaçlarımızı süsledik. Günlerce onun için hazırlık yaptık, masraflar ettik, mesajlar çektik, envai çeşit dileklerde bulunduk ama o bizi kandırdı. Dileklerimizden hiçbirini yerine getirmedi. Onun adını taşıyan piyangolar aldık, ümitlerimizi ve hayallerimizi ona bağladık fakat hiçbir şey çıkmadı. Üstüne üstlük bir yığın sorunu da kucağımıza bırakıp kaçtı. Hatta bizi bir yaş daha ileri attı. Artık onunla işimiz kalmadı biran önce defolup gitsin de diyebilirsiniz. Biz ne dersek diyelim, ne beklersek bekleyelim zaman hiçbir şeye aldırmadan ilerleyecek, yıllar hiç durmayacak.
Yeni yıllar hep gelecek, eski yıllar hep gidecek. Yıllar koltuk değişimine uyacak ama liderler……. Yeniler hep rağbet görecek, eskiler hep köteklenecek.
2010 yılındaki en büyük dileğim, giderken köteklenmeyenlerden olmak ve doğarken, yürürken, koşarken, çalışırken, eğlenirken, gülerken, ağlarken yanımda olanların, son yolculuğumda da yanımda olması.
Taze bir yılın başlangıcında hüzünlü şeyler aktarıp, moralinizi bozduysam özür diliyorum.
Nice mutlu yıllarda beraber olma ümidiyle…