Turizm, Otel, Tatil, Seyahat ve bu konudaki tüm yatırımlarınız için, içtenlikle yardımcı olmak isterim.
Son altı aydır en çok yazılan, en çok konuşulan ve konuşulmaya devam edecek bir kelime var ki onun adı kriz. Bir alışkanlığın hayatımıza girmesi ve kalıcı olması 20–25 yılmış. Bu alışkanlığın kültürümüze yerleşmesi ise 100 yıl kadarmış. Ancak globalleşen dünyamızda galiba süreçler çok kısaldı. Son 50–60 yılda dünyadaki değişikliklere çok hızlı adapte olundu. Tabi ki bu değişikliklerin binek aracı teknoloji olunca da, olumlu tarafları ve olumsuzlukları ses ve ışık hızında bizlere ulaşıyor. 100 yıl öncesinde kısa mesafeli ülkelerdeki savaşların bile duyulması 6 ayı bulurmuş. Bir bilginin, bir belgenin ulaşımı ise 1 yıl ile 2 yıl arasında değişirmiş. Günümüzde ise haberleşmenin hangi aşamada olduğu malumunuz. Bu kadar hızlı iletişimin faydaları yadsınamayacak kadar çoktur. Hatta onlar olmadan yaşamımızda büyük boşlukların olacağı da bir gerçektir. Bu kadar hızlı iletişimin zararlarının da olduğunu pek bilmiyorduk ama yaşadığımız son krizin biraz da iletişime bağlı olduğu gerçeğini kabullenmemiz gerekir.
Şu günlerde onunla yatıp, onunla kalktığımız ve henüz onunla yaşamaya alışamadığımız krizi ne ötelemek, ne de yok etmek mümkün olacak gibi. içimize öyle bir girmiş ki artık ben sizden biriyim dercesine samimileşmiş, yüzsüzleşmiş ve yaşamımızın her alanında, her anında onu görür hale gelmişiz. Hatta bu kriz daha ileriye giderek mahremiyet alanlarımızı bile etkiler duruma gelmiştir. O artık bize yön verir, hatta yönetir hale gelmiştir. Sıra “Sen, ben gelmeden her yıl araba değiştiriyordun artık değiştiremezsin, sen yılda birkaç ülke geziyordun, artık gezemeyeceksin! Sen az çalışıp, çok harcıyordun, artık harcayamayacaksın! Sen üretmeden tüketiyordun, artık ürettiğin kadar tüketeceksin! Sen, kazanmadan harcıyordun, artık harcayamayacaksın! Sen bu değirmenin suyu hep böyle akacak sandın, ama kaynakları kurudu, artık öyle akmayacak, sen de buna göre yaşamaya alışacaksın!“ talimatlarını uygulamaya geldi.
Gördüğünüz gibi konu ettiğimiz kriz bizi yönetmeye, yola getirmeye başladı. Bizim vurdumduymazlığımızı, bizim sonsuz isteklerimizi, bizim savurganlığımızı azaltmaya hatta yok etmeye geldi. Artık “yeter!” demeye geldi. Bu kriz ki, bize tasarrufu öğretecek, bize sıkıntıyı öğretecek, Allah göstermesin belki bize yokluğu öğretecek, belki kıtlığı öğretecek. Belki soğan ekmekle yaşamayı, belki araçsız işe gitmeyi, belki 4x4’lerle gezmemeyi öğretecek. Ama muhakkak bir şeyleri öğretmeden gitmeyecek. Belki biz biraz biliyoruz böyle yaşamayı ama bu konuları hikâye sanan çocuklarımıza daha çok şey öğretecek.
Uzun lafın kısası KRİZ artık bizden birisi oluverdi. Bize düşen onunla yaşamaya alışmak ve onun kurallarına boyun eğmek. “Biz çok krizler gördük bu da geldiği gibi geçer” diyenlere fazla itibar etmemek lazım. Onlar hala krizi göremeyenler, görmek istemeyenlerdir. Onlar hala bizim içimizde, bizimle yaşamayanlardır. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, olamayacağı bir gerçek. Bundan böyle daha çok çalışıp, daha az harcayacağız. Yaşantımızın tüm alanlarına tasarrufu getireceğiz, rehavetten, tembellikten, kolay kazanç yollarından uzaklaşacağız. Bu kurallar çok hoşumuza gitmese de uygulaması çoooktan başladı bile…
Dileğim, hayatımızı etki altına alan bu krizin zararlı virüsler içermemesi.
Saygılarımla,
Yakup DEMİR